Skip to main content

değil mi

Gökyüzü yekpare karanlıklara bürünmüş ve bu sözler kısık bir uğultu gibi çınlıyor kulaklarda. Önemsenmeyen seslerin küçümsenen orkestrası.

Kafamı kaşımayı düşünmekten kafamı kaşıyacak vakti bulamıyorum bir türlü. Düşündüğüm şeyler birbiriyle çelişiyor. İçimdeki his tarifsiz ama tariflerim hislerim haline geliyor.

Kırılmış aynalardan yansıyan güneş aydınlatıyor tüm yansımalarımı, ellerim göğe uzanıyor her seferinde. Ben ne olduğu belli olmayan bir belirsizlikten ibaretim.

Benzetmelerim bütünüyle beni anlatmasa da ben bütünümü benzetmelerime sığdırıyorum çoğunlukla. Arabesk zevkler barındıran kişiliğim farklı bir ben yaratma isteğinde çözünüyor.

Yaşamasaydım dediğim yaşanmışlıklarım bugün olduğum kişiyi tanımlıyor. Ben pişmanım her bir parçamdan, her bir parçam bıkmış halde benden. Özrüm kabahatimden büyük, bu yüzden affedilmeliyim bence.

İkinci bir şans beni ilkinden daha iyi bir insana dönüştürmeyecek de olsa ben ikinci şansımı ilkinden daha iyi kullanabilmeyi umut ediyorum.

Hakettiklerim canıma tak eder oldu son birkaç günde. Sahteliğin beni bitiriyor her ne kadar gülüşün beni mutlu etse de.

Sen yine de fotoğraflarımızdaki gibi gülme kimselere. Belki biri çıkar da sahte olduğunu anlar, o zaman olduğun kişiyi değiştirmeyi dilersin.

Çok geçmez merak etme, ben gittiğim gün kalmış olmamı istersin. O zaman ben dönmem de, sen gittiğin için bitersin.

Çok geçmez merak etme, benim yüzümdeki gerçeğini sildiğin gibi; bir gün kendi yüzündeki sahte gülümsemeyi de silersin.

Belki de yanılıyorumdur ve sen daha önce de yaptığın gibi, yine bir başkasının hayatını sikersin. Ne de olsa, en iyisini hep sen bilirsin.

değil mi?


STK

Comments

Popular posts from this blog

Herkes Bir Kere Gider

Güzel şeyleri öldürmek fazla kolay şu sıralar, kötüleri yaralayamıyorum bile. Olup bitenler benden bağımsız gerçekleşiyor ve ben hayatım üzerindeki kontrolümü sorguluyorum. Giden gidiyor, içimde kalanlar beni derinlere çekerek boğuyor. Konuşmak kolay, anlatmak her şeyden daha zor geliyor. Mutluluktan bir yudum almış birini mutsuzlukla boğmak adil gelmiyor bana. Adaleti sağlayacak gücüm yok ve bundan olacak ki adil olanı tadamıyorum bir türlü. İçimde boşalan şeylerin hissi henüz taze, aldığım tavsiye ise hep zaman üzerine. Zaman taze acıları küflendirmekten başka bir şeye yaramıyor oysa, niye kendimi ait hissettiğim yerde bulamıyorum? Soğuk terler havuzunda yüzüyorum, her yerim titriyor. Anılara odaklandığım için havuzdan çıkamıyorum. Yakmasan canımı olmaz mı? Hissiz kalacağımı biliyorum, felç gibi bir şey bu. Beni gitmekten alıkoyan bir tane bile sebep yok ve bu kalmamın en büyük sebebi oluyor. Umutlarım tükeniyor da neden sürekli yeni umutlar üretiyorum? Durdurup geri sarmak istediği

Çocuk

Yüzüne bile bakmaması çıldırtıyordu çocuğu. Henüz küçük de olsa, sevmenin ne olduğunu erken öğrenmişti. Pek de bir şey yaşamadığı hayatına sığdıramadığı, karşılık olarak ufacık bir bakış bile alamadığı bir kızdı ona sevmeyi böylesine acı öğreten. Her sevmeyi karşılıksız, her insanı acımasız sanıyordu. Daha 11 yaşında, çevresinde olup bitenlerin güçbela farkında olan bu çocuk o'nun çevresinde ne olup bittiğini belki de herkesten iyi biliyordu. Yaşı küçük olduğu için dışarıya çıkacak izni, kafası sürekli başka yerlerde olduğu içinse kendisine alınmış bir telefonu yoktu. Çevresindeki arkadaşları zeka kapasitelerinden daha büyük ekrana sahip telefonlarıyla kızları etrafına toplarken, onun tek işi artık bahçeye çıkmakta bile tereddüt yaşayan bir iki arkadaşını yakalayıp top oynamaktı. Kızları etrafına toplamak en büyük isteği olmasa da, o özel olan birinin ara sıra yakınında olması hoşuna giderdi. Yüzyılların ilerlemesiyle, insanların arasındaki mesafenin 2 mahalleden 1 telefon

Gidensizlik

İsteksizlik yokuşlarında Gidensizlik dolu günler Ve Ağrısız başlar eşliğinde Oturduk, dertleşiyoruz Alevimden söndüğünde Ardımda bıraktığım küllerimle. Ağlıyoruz. Eskisinden daha güçlü tüm parçalarım Bütünümden kalanlarla, Görüştük, söyleşiyoruz. Gülüşüyoruz. Ertelemeden geçen işlerimde İçimin paramparçalığı ve Aklımda kalan son sözleriyle, Hatırlaşıyoruz. Hayatımın tam ortasına yediğim tekmelerle Takvimimde işaretli her bir günle Son yaprağı koparırcasına Vedalaşıyoruz. Kurda kuşa yem ettiğim hislerimle Kıtlıktan çıkmışçasına önüme koyulan yemeğim ve, Savaştan çıkmışçasına harabe kalemimle Laflıyoruz. Sen bilmezsin, anlamaz o güzel derinliğin. Elimde bir yarım teselliyle Dilimde hissizleşen dokular, dökülmeye hazır kelimelerle Bekliyoruz. Gel, git, ya da öldür bir an önce. Biz, Biz bir arada yaparken her şeyi Sen katılmadan önceki son yemeğimizi yiyoruz. Katılaşıyor ve netleşiyor her bir dokumuz Yaşlar akıyor elmacıklarımızdan Beklemeye razıyk