Skip to main content

yaşıyorum

Öğreniyorum, zamanla birçok şeyi öğreniyorum. Hep karamsar yazıyor, hep karamsar yaşıyorum; yeri geliyor mutluluğu, yeri geliyor özlemi de öğreniyorum. Büyüdükçe bildiklerim artıyor, sorularım azalıyor. Merak duygusunu kaybetmeyi de öğreniyorum, bir sonraki öğreneceğim şeyi de merak ediyorum. Yaşamayı layıkıyla yerine getiriyorum sanıyor, bazen de yapabileceklerimin sınırı olmadığını düşünüyorum. Her şeyi bilmiyorum, ama her bilgiye sahipmişim gibi davranıyorum. Bir şekilde yaşıyorum işte. İstemli ya da istemsiz, yaşadıkça bir şeyleri tecrübe ediniyorum. Ölümü tadana kadar hayatla ilgili her anı yaşamak istiyorum.

Kimi zaman fedakar, kimi zaman bencil bir çocuk edasıyla yaşıyorum. Başkaları için yaptığım her şeyi kendime pay biliyor, karşılıksız yardımlarımın karşılığını da ısrarla bekliyorum. Rutinlerden kaçınmaya çalışıyorum, bir günüm bir günümü tutmasın diye uğraşırken günlüğüme aynı şeyi iki kez söylediğimi fark ediyorum. Sıradanlaşmaktan korkuyorum. Tahmin edilebilir olmaktan korkuyorum. İnsanları şaşırtmaktan hoşlanıyor, kendimi şaşırtınca ayrı bir mutluluk yaşıyorum. Başkalarının benden beklediği şeyleri yerine getirmeye çalışırken bir yandan da kendimden beklemediğim şeyleri yapmayı istiyorum. Kısacası yaşıyorum ve yaşamayı seviyorum. Büyüdükçe yaşadıklarım, yaşadıkça büyüdüklerim artıyor. Ben, her geçen gün daha da ben oluyorum. Kişiliğimi oluşturan her şey ve herkese en içten teşekkürlerimle. Hayat sevdiklerinizle olmasından evvel, sevdiğiniz olsun.


STK

Comments

Popular posts from this blog

Herkes Bir Kere Gider

Güzel şeyleri öldürmek fazla kolay şu sıralar, kötüleri yaralayamıyorum bile. Olup bitenler benden bağımsız gerçekleşiyor ve ben hayatım üzerindeki kontrolümü sorguluyorum. Giden gidiyor, içimde kalanlar beni derinlere çekerek boğuyor. Konuşmak kolay, anlatmak her şeyden daha zor geliyor. Mutluluktan bir yudum almış birini mutsuzlukla boğmak adil gelmiyor bana. Adaleti sağlayacak gücüm yok ve bundan olacak ki adil olanı tadamıyorum bir türlü. İçimde boşalan şeylerin hissi henüz taze, aldığım tavsiye ise hep zaman üzerine. Zaman taze acıları küflendirmekten başka bir şeye yaramıyor oysa, niye kendimi ait hissettiğim yerde bulamıyorum? Soğuk terler havuzunda yüzüyorum, her yerim titriyor. Anılara odaklandığım için havuzdan çıkamıyorum. Yakmasan canımı olmaz mı? Hissiz kalacağımı biliyorum, felç gibi bir şey bu. Beni gitmekten alıkoyan bir tane bile sebep yok ve bu kalmamın en büyük sebebi oluyor. Umutlarım tükeniyor da neden sürekli yeni umutlar üretiyorum? Durdurup geri sarmak istediği

Çocuk

Yüzüne bile bakmaması çıldırtıyordu çocuğu. Henüz küçük de olsa, sevmenin ne olduğunu erken öğrenmişti. Pek de bir şey yaşamadığı hayatına sığdıramadığı, karşılık olarak ufacık bir bakış bile alamadığı bir kızdı ona sevmeyi böylesine acı öğreten. Her sevmeyi karşılıksız, her insanı acımasız sanıyordu. Daha 11 yaşında, çevresinde olup bitenlerin güçbela farkında olan bu çocuk o'nun çevresinde ne olup bittiğini belki de herkesten iyi biliyordu. Yaşı küçük olduğu için dışarıya çıkacak izni, kafası sürekli başka yerlerde olduğu içinse kendisine alınmış bir telefonu yoktu. Çevresindeki arkadaşları zeka kapasitelerinden daha büyük ekrana sahip telefonlarıyla kızları etrafına toplarken, onun tek işi artık bahçeye çıkmakta bile tereddüt yaşayan bir iki arkadaşını yakalayıp top oynamaktı. Kızları etrafına toplamak en büyük isteği olmasa da, o özel olan birinin ara sıra yakınında olması hoşuna giderdi. Yüzyılların ilerlemesiyle, insanların arasındaki mesafenin 2 mahalleden 1 telefon

Gidensizlik

İsteksizlik yokuşlarında Gidensizlik dolu günler Ve Ağrısız başlar eşliğinde Oturduk, dertleşiyoruz Alevimden söndüğünde Ardımda bıraktığım küllerimle. Ağlıyoruz. Eskisinden daha güçlü tüm parçalarım Bütünümden kalanlarla, Görüştük, söyleşiyoruz. Gülüşüyoruz. Ertelemeden geçen işlerimde İçimin paramparçalığı ve Aklımda kalan son sözleriyle, Hatırlaşıyoruz. Hayatımın tam ortasına yediğim tekmelerle Takvimimde işaretli her bir günle Son yaprağı koparırcasına Vedalaşıyoruz. Kurda kuşa yem ettiğim hislerimle Kıtlıktan çıkmışçasına önüme koyulan yemeğim ve, Savaştan çıkmışçasına harabe kalemimle Laflıyoruz. Sen bilmezsin, anlamaz o güzel derinliğin. Elimde bir yarım teselliyle Dilimde hissizleşen dokular, dökülmeye hazır kelimelerle Bekliyoruz. Gel, git, ya da öldür bir an önce. Biz, Biz bir arada yaparken her şeyi Sen katılmadan önceki son yemeğimizi yiyoruz. Katılaşıyor ve netleşiyor her bir dokumuz Yaşlar akıyor elmacıklarımızdan Beklemeye razıyk