Skip to main content

Gitti

Gitti, giderken içimdeki sevinci de aldı beraberinde. Son kez sarılamadan, kokusunu ciğerlerim tadamadan gitti. Her gelişin bir de dönüşü varmış meğer, ben bunu onun boşluğunu tadınca öğrendim.

İçim yandı günlerce, belki çıkıp gelir diye bekledim. Ne yazık ki gittiği gibi gelmesini bilmedi. Bilmezdim yarım bırakmaya, canımı böyle yakmaya meraklı olduğunu. Hep kalır sandım ben, geceler boyu sırıtmayı özledim sensizken. Sessiz sessiz ağlamaktansa, gülüşümü gizlemeyi yeğlerdim. Yol göstermek benim işim değildi bugüne kadar, gelir diye beklemek değildi hevesim.

Gitti, giderken hayallerimizi bıraktı bana. Şu büyütmeye zaman bulamadığımız, ufacık kalmış hayallerimizi. Döndüm, deliye döndüm sayesinde. Hiçbir geleni beğenmeyen, annesinden sadece o kırmızı arabayı isteyen çocuklara döndüm. Hayattan zevk, yaptıklarımdan tat alamaz oldum. Ona seni seviyorum demeyi, başını omzuma koymasını, o halde herkese yukarıdan bakmayı özledim. Tek telaşımdı hediye seçmek, daha ilk günden yıldönümü düşünenlerdendim ben. Aylar öncesinde doğum gününe plan yapar, hiçbir aksilik olmayacakmış gibi yaşayanlardandım. Sonra bana en büyük aksiliği tattırdı. O güne işim çıksa iptal ederdim kesin, artık ne o güne işim; ne de onunla geçirebileceğim saatlerim var benim. "Gel" derdim ona, ama daha çok uzaklaşır diye korkuyorum.

Sevdi, keşke tam sevseydi. Hem beni, hem de duyguları ortada bırakıp gitmeseydi. Koca bir keşke şimdi gözümde, bense koca bir hiç...


STK

Comments

Popular posts from this blog

Herkes Bir Kere Gider

Güzel şeyleri öldürmek fazla kolay şu sıralar, kötüleri yaralayamıyorum bile. Olup bitenler benden bağımsız gerçekleşiyor ve ben hayatım üzerindeki kontrolümü sorguluyorum. Giden gidiyor, içimde kalanlar beni derinlere çekerek boğuyor. Konuşmak kolay, anlatmak her şeyden daha zor geliyor. Mutluluktan bir yudum almış birini mutsuzlukla boğmak adil gelmiyor bana. Adaleti sağlayacak gücüm yok ve bundan olacak ki adil olanı tadamıyorum bir türlü. İçimde boşalan şeylerin hissi henüz taze, aldığım tavsiye ise hep zaman üzerine. Zaman taze acıları küflendirmekten başka bir şeye yaramıyor oysa, niye kendimi ait hissettiğim yerde bulamıyorum? Soğuk terler havuzunda yüzüyorum, her yerim titriyor. Anılara odaklandığım için havuzdan çıkamıyorum. Yakmasan canımı olmaz mı? Hissiz kalacağımı biliyorum, felç gibi bir şey bu. Beni gitmekten alıkoyan bir tane bile sebep yok ve bu kalmamın en büyük sebebi oluyor. Umutlarım tükeniyor da neden sürekli yeni umutlar üretiyorum? Durdurup geri sarmak istediği

Çocuk

Yüzüne bile bakmaması çıldırtıyordu çocuğu. Henüz küçük de olsa, sevmenin ne olduğunu erken öğrenmişti. Pek de bir şey yaşamadığı hayatına sığdıramadığı, karşılık olarak ufacık bir bakış bile alamadığı bir kızdı ona sevmeyi böylesine acı öğreten. Her sevmeyi karşılıksız, her insanı acımasız sanıyordu. Daha 11 yaşında, çevresinde olup bitenlerin güçbela farkında olan bu çocuk o'nun çevresinde ne olup bittiğini belki de herkesten iyi biliyordu. Yaşı küçük olduğu için dışarıya çıkacak izni, kafası sürekli başka yerlerde olduğu içinse kendisine alınmış bir telefonu yoktu. Çevresindeki arkadaşları zeka kapasitelerinden daha büyük ekrana sahip telefonlarıyla kızları etrafına toplarken, onun tek işi artık bahçeye çıkmakta bile tereddüt yaşayan bir iki arkadaşını yakalayıp top oynamaktı. Kızları etrafına toplamak en büyük isteği olmasa da, o özel olan birinin ara sıra yakınında olması hoşuna giderdi. Yüzyılların ilerlemesiyle, insanların arasındaki mesafenin 2 mahalleden 1 telefon

Gidensizlik

İsteksizlik yokuşlarında Gidensizlik dolu günler Ve Ağrısız başlar eşliğinde Oturduk, dertleşiyoruz Alevimden söndüğünde Ardımda bıraktığım küllerimle. Ağlıyoruz. Eskisinden daha güçlü tüm parçalarım Bütünümden kalanlarla, Görüştük, söyleşiyoruz. Gülüşüyoruz. Ertelemeden geçen işlerimde İçimin paramparçalığı ve Aklımda kalan son sözleriyle, Hatırlaşıyoruz. Hayatımın tam ortasına yediğim tekmelerle Takvimimde işaretli her bir günle Son yaprağı koparırcasına Vedalaşıyoruz. Kurda kuşa yem ettiğim hislerimle Kıtlıktan çıkmışçasına önüme koyulan yemeğim ve, Savaştan çıkmışçasına harabe kalemimle Laflıyoruz. Sen bilmezsin, anlamaz o güzel derinliğin. Elimde bir yarım teselliyle Dilimde hissizleşen dokular, dökülmeye hazır kelimelerle Bekliyoruz. Gel, git, ya da öldür bir an önce. Biz, Biz bir arada yaparken her şeyi Sen katılmadan önceki son yemeğimizi yiyoruz. Katılaşıyor ve netleşiyor her bir dokumuz Yaşlar akıyor elmacıklarımızdan Beklemeye razıyk