Skip to main content

bilir

Heyecandan korkar bir rutin sarıyor dört duvarımı. Kapılarım kolsuz, duvarlarım ruhsuz. Tuğlalar arasından bir ışık hüzmesi sızıyor gündelik hücreme. Nefeslerim azalırken ciğerlerim ağırlaşıyor. Köşelerimde karanlığı yaşıyorum ışığın umudundan korkarak. İçimi dolduracak her türlü duygu beni güçsüz kılacak. Tanınmayacak hale gelene dek değiştiriyorum kendimi. Yeri geliyor ayna gibi kullanıyorum zihnimi. Bana hatırlattığı tüm yansımalar tuzla buz oluyor gibi.

Yere yakın bir salıncakta otururken sürtünüyor dizlerim mermer bloklarına. Beni göğe itecek gücü kendinde bulamıyor bedenim. Kayıp bir tebessümün zincirli bir tesellisi ile yer değiştiriyor yıpranmış her şeyin biraz daha eskisi. Sökülen duvar kağıtlarının altından sıvalarım dökülüyor. Ay bu gece biraz daha parlak, köşemden daha güzel görünüyor. Endişeli bakışlarım odanın bir ucuna değiyor, istediklerim bedenimi usulca terk ediyor. Biliyorum, bu beden yine aydınlığa çıkacak. O gün gelene dek umut ve heyecandan korkacak. Ay göğü terk edene dek duvarlar yıkılmayacak. Ben köşemden ayrıldığım gün, güneş daha aydınlık doğacak.

O gün gelene dek varsın bıkkınlık ele geçirsin beni. Duvarlarım sarılsın, köşelerim yaksın tenimi. Bu zihin cam kırıklarına basarak yürümeyi de bilir, bu beden her şeyi yeniden sevebilir.

Bilir.
Bilirim.
Yaşamanın eşsiz rahatlığını.
Hiç sönmeyen ateşini.
Elbet yok ederim karamsarlığı.
Karamsarlığın beni bitirişini.

O gün gelene dek ben köşemde olacağım.

Sense bir ışık hüzmesi.


STK

Comments

Popular posts from this blog

Herkes Bir Kere Gider

Güzel şeyleri öldürmek fazla kolay şu sıralar, kötüleri yaralayamıyorum bile. Olup bitenler benden bağımsız gerçekleşiyor ve ben hayatım üzerindeki kontrolümü sorguluyorum. Giden gidiyor, içimde kalanlar beni derinlere çekerek boğuyor. Konuşmak kolay, anlatmak her şeyden daha zor geliyor. Mutluluktan bir yudum almış birini mutsuzlukla boğmak adil gelmiyor bana. Adaleti sağlayacak gücüm yok ve bundan olacak ki adil olanı tadamıyorum bir türlü. İçimde boşalan şeylerin hissi henüz taze, aldığım tavsiye ise hep zaman üzerine. Zaman taze acıları küflendirmekten başka bir şeye yaramıyor oysa, niye kendimi ait hissettiğim yerde bulamıyorum? Soğuk terler havuzunda yüzüyorum, her yerim titriyor. Anılara odaklandığım için havuzdan çıkamıyorum. Yakmasan canımı olmaz mı? Hissiz kalacağımı biliyorum, felç gibi bir şey bu. Beni gitmekten alıkoyan bir tane bile sebep yok ve bu kalmamın en büyük sebebi oluyor. Umutlarım tükeniyor da neden sürekli yeni umutlar üretiyorum? Durdurup geri sarmak istediği

Çocuk

Yüzüne bile bakmaması çıldırtıyordu çocuğu. Henüz küçük de olsa, sevmenin ne olduğunu erken öğrenmişti. Pek de bir şey yaşamadığı hayatına sığdıramadığı, karşılık olarak ufacık bir bakış bile alamadığı bir kızdı ona sevmeyi böylesine acı öğreten. Her sevmeyi karşılıksız, her insanı acımasız sanıyordu. Daha 11 yaşında, çevresinde olup bitenlerin güçbela farkında olan bu çocuk o'nun çevresinde ne olup bittiğini belki de herkesten iyi biliyordu. Yaşı küçük olduğu için dışarıya çıkacak izni, kafası sürekli başka yerlerde olduğu içinse kendisine alınmış bir telefonu yoktu. Çevresindeki arkadaşları zeka kapasitelerinden daha büyük ekrana sahip telefonlarıyla kızları etrafına toplarken, onun tek işi artık bahçeye çıkmakta bile tereddüt yaşayan bir iki arkadaşını yakalayıp top oynamaktı. Kızları etrafına toplamak en büyük isteği olmasa da, o özel olan birinin ara sıra yakınında olması hoşuna giderdi. Yüzyılların ilerlemesiyle, insanların arasındaki mesafenin 2 mahalleden 1 telefon

Gidensizlik

İsteksizlik yokuşlarında Gidensizlik dolu günler Ve Ağrısız başlar eşliğinde Oturduk, dertleşiyoruz Alevimden söndüğünde Ardımda bıraktığım küllerimle. Ağlıyoruz. Eskisinden daha güçlü tüm parçalarım Bütünümden kalanlarla, Görüştük, söyleşiyoruz. Gülüşüyoruz. Ertelemeden geçen işlerimde İçimin paramparçalığı ve Aklımda kalan son sözleriyle, Hatırlaşıyoruz. Hayatımın tam ortasına yediğim tekmelerle Takvimimde işaretli her bir günle Son yaprağı koparırcasına Vedalaşıyoruz. Kurda kuşa yem ettiğim hislerimle Kıtlıktan çıkmışçasına önüme koyulan yemeğim ve, Savaştan çıkmışçasına harabe kalemimle Laflıyoruz. Sen bilmezsin, anlamaz o güzel derinliğin. Elimde bir yarım teselliyle Dilimde hissizleşen dokular, dökülmeye hazır kelimelerle Bekliyoruz. Gel, git, ya da öldür bir an önce. Biz, Biz bir arada yaparken her şeyi Sen katılmadan önceki son yemeğimizi yiyoruz. Katılaşıyor ve netleşiyor her bir dokumuz Yaşlar akıyor elmacıklarımızdan Beklemeye razıyk