Skip to main content

Posts

Showing posts from 2017

yaşıyorum

Öğreniyorum, zamanla birçok şeyi öğreniyorum. Hep karamsar yazıyor, hep karamsar yaşıyorum; yeri geliyor mutluluğu, yeri geliyor özlemi de öğreniyorum. Büyüdükçe bildiklerim artıyor, sorularım azalıyor. Merak duygusunu kaybetmeyi de öğreniyorum, bir sonraki öğreneceğim şeyi de merak ediyorum. Yaşamayı layıkıyla yerine getiriyorum sanıyor, bazen de yapabileceklerimin sınırı olmadığını düşünüyorum. Her şeyi bilmiyorum, ama her bilgiye sahipmişim gibi davranıyorum. Bir şekilde yaşıyorum işte. İstemli ya da istemsiz, yaşadıkça bir şeyleri tecrübe ediniyorum. Ölümü tadana kadar hayatla ilgili her anı yaşamak istiyorum. Kimi zaman fedakar, kimi zaman bencil bir çocuk edasıyla yaşıyorum. Başkaları için yaptığım her şeyi kendime pay biliyor, karşılıksız yardımlarımın karşılığını da ısrarla bekliyorum. Rutinlerden kaçınmaya çalışıyorum, bir günüm bir günümü tutmasın diye uğraşırken günlüğüme aynı şeyi iki kez söylediğimi fark ediyorum. Sıradanlaşmaktan korkuyorum. Tahmin edilebilir olmaktan k

mutluluk

Islak zeminlerde ayakta kalma çabam beni güçlü kılmıyor artık. Vazgeçişim henüz değil, ama uzak da sayılmaz. Hayattan keyif almaya çalışmak sahteliğini belli etmeye başlıyor bir yerden sonra. Dağıttığım gülücükler içimdeki sevinçlerden fazla hale geliyor. Canım yandıkça içim, içim yandıkça canım acıyor. Cümlelerin biri biterken öbürü beliriyor kafamda, ama hiçbiri istediğim gibi dökülmüyor kağıda. Etrafımdaki her şey süs eşyasından ibaret ve tek gerçek olanın asık suratım olması inancımı yitirmeme sebep oluyor. Bekleyişlerimin karşılığını alamadığım her an benliğimden bir parça daha yitiriyorum. Her hatadan, her hüzünden ders çıkarayım diyorum bazen; belki daha iyisini yaparım diyorum, bu sefer de müfredatın ağırlığından şikayet eder duruma geliyorum. Fazla depresif göründüğünün farkındayım ama herkes içinde böyle bir karakter taşıyor, gizlemeye çalışsa da. Genelde gece ortaya çıkıyor bu karakter, ve bir taşkın gibi beraberindeki tüm mutlulukları da kayıplara karıştırıyor. Nedensiz yer

İntiharlar

Zihnim ince bileklerimde toplanıyor, gün ağardığı sürece Her gece yeni bir hesaplaşma, yeni bir yüzleşme Bir adım uzaklaşamadan kaçmak kendimden, yoruyor beni Bir adım yaklaşamadan sevmek seni, özlemek seni Bu cümbüşün sorumlusu benim, bu kargaşanın sebebi Tüm bu kelimeler, birinin dudaklarından döküleceklerin esiri Zaferin ardında gizlenen kaybetme korkusu Güvenin yok ettiği korkuların yanlış bilinen doğrusu Işıklar doğrudan bakıldığında o denli parlak değilmiş Denir ki seven gitmez, bekleyen beklemekten vazgeçmezmiş Bir anlık kararla atılan toprak kimseyi boğmaz Ömürlük hayaller gömülse de çürümezmiş Her gelene değişen insanda kararlılık aranmaz Her geleni değiştirense gerçekten sevmiş olmaz Kabullen, her çiçek senin istediğin gibi kokmaz Ama kimse de bir çiçeği kökü için koparmaz İnsan istediğini sevmez, sevdiğini ister Sahip olduğu her şeyi verir, onda olmayanı ister İnsan git diyende kalır, kal diyenden gider Bir aşığın defterinde ölümün her hali geçer Kim

olanlara

bilinmezler silsilesi hayat yaşanırken kaçan gözden ölürken geçen gözden dön bak son kez olanlara hüzünlerin sirki hayat ruhlar düşer gökten bedenler kalkar yerden anların sihri hayat mutluluğun tarifi senden tariflerin gizi bizden bitişin başlangıcı hayat gelenin yolu dünden gidenin yeri bugünden kaçışların bekleyeni hayat avuç içleri kirden kirlenmiş kalpler kinden yokuşların düzü hayat kırışmış yüzler birden maskelerden bir ten ölümlüye sonlu hayat yaşlar düşer gözden gözden düşer birden çığlığın sessizliği hayat kısılır sesler içten sesler gelir hiçten ihtimalin ihmali hayat sözler kaçar dilden sözler gelir peşinden bitti demeden biter hayat son darbe sisten ilk ölense histen dön bak son kez olanlara

?

İlelebet sandığımız her şeyin üstüne toprak atmak zorunda kalıyoruz. Taşıdığımız hayal tabutlarından çöken omuzlarımız engelliyor dik duruşumuzu. Her şeyin başında tarif edilemez o sevgi, her yolun sonunda engellenemez o acı bekliyor bizi. Bizim beklediklerimizin gelişi çölde vaha hesabı. Seraplarla geçen ömrümüzün kumlarında keyifle yüzüyoruz. Kanmaya o kadar meraklıyız ki yalan olduğunu bildiğimiz her şeyi kendimize yaşama sebebi biliyoruz. Biri gitmeyeceğim derse onu her şeyimiz yapıyor, gelmeyeceğim derse yollarını ölene dek gözlüyoruz. Sahteliği su götürmez insanların gerçekten sevebileceğine inanıyoruz. En acısı da farkındalığımızı ikinci plana atıp mantığımızı yol gözleyene dek rafa kaldırıyoruz. Çıkmaz sokakların duvarlarına tırmanıp düştükçe yaralanıyoruz. Her seferinde yaramızı sarıp daha yükseğe çıkmaya çalışıyoruz. Sonu olmayan bir duvarın tepesine çıkmaya uğraşıyoruz. Yerden kalkışlarımızı maharet sanıyor, yere düşürenleri ilah belliyoruz. Gün geçtikçe yıpranan bedenleri

Aradığım

Onur, gurur, şeref, haysiyet, tabu ve bunun gibi bütün lanet kavramlar. Her birinden nefret eder haldeyim şu sıralar. Bir insanı yapmak istediği şeyden alıkoyan her türlü düzenden rahatsızım. Biriyle konuşma isteğini bile rafa kaldıracak tüm yaşanmışlıklardan ötürü huzursuzum. İki insanı birbirinden alıkoyan küçük sebepler ve bunların bir araya gelerek yarattığı duvar beni günden güne yaralıyor. Mutsuzluğum da mutluluğum kadar geçici bir hal aldı, ağız tadıyla yaşayamadığım duygular beni bir miktar üzüyor. Gelmeyi ummadığım bir yerdeyim ve açık konuşmak gerekirse yabancılık çekişim yerimi yadırgamama yol açıyor. İnsandaki sahiplenme duygusu birçok ihtimali beraberinde götürüyor. Eğer bir yeri evin gibi sahiplenirsen başka evde kötü hissediyorsun. Daha da kötüsü eğer kendini bir insanın yanında evindeymiş gibi hissetmeye başlamış ve konumundan çok birlikte olduğun kişiye yoğunlaşır hale gelmişsen kopmak çok zor oluyor. Bir gün hissettiklerim başka gün düşündüklerimle zıtlaşır hald

Keşke

Üzgünüm ama beni terk edişin var ya: Gördüğüm her bir taklidinden daha çirkin. Yine de hayali var dönüşünün bana, ellerimin arasında ellerin, delirmemek için zor tutarken kendimi, beni sevdiğini söylediğin. Gitme diye yalvarırken değil, aşkımı dünyaya haykırırken yere değseydi dizlerim. Keşke bakışınla yaksaydın kalbimi, kafanı çevirişinle değil, ben sensiz çok eksiğim.       Oysa ki saçlarınla oynarken ben, duygularımla oynayan senden daha saftım sevgilim. Keşke kalışını da görseydim. Keşke, sahiplenmeyi öğrenebilseydim... STK

değil mi

Gökyüzü yekpare karanlıklara bürünmüş ve bu sözler kısık bir uğultu gibi çınlıyor kulaklarda. Önemsenmeyen seslerin küçümsenen orkestrası. Kafamı kaşımayı düşünmekten kafamı kaşıyacak vakti bulamıyorum bir türlü. Düşündüğüm şeyler birbiriyle çelişiyor. İçimdeki his tarifsiz ama tariflerim hislerim haline geliyor. Kırılmış aynalardan yansıyan güneş aydınlatıyor tüm yansımalarımı, ellerim göğe uzanıyor her seferinde. Ben ne olduğu belli olmayan bir belirsizlikten ibaretim. Benzetmelerim bütünüyle beni anlatmasa da ben bütünümü benzetmelerime sığdırıyorum çoğunlukla. Arabesk zevkler barındıran kişiliğim farklı bir ben yaratma isteğinde çözünüyor. Yaşamasaydım dediğim yaşanmışlıklarım bugün olduğum kişiyi tanımlıyor. Ben pişmanım her bir parçamdan, her bir parçam bıkmış halde benden. Özrüm kabahatimden büyük, bu yüzden affedilmeliyim bence. İkinci bir şans beni ilkinden daha iyi bir insana dönüştürmeyecek de olsa ben ikinci şansımı ilkinden daha iyi kullanabilmeyi umut ediyorum.

Hoşçakal

Konuşulacak fazla bir şey kalmayınca daha fazla konuşurum. Hissedilecekler bittiğinde daha çok hissederim. Gidilecek bir yer kalmadığı zaman daha uzağa koştururum. Artık daha fazla bitemem dediğim zaman yine sana sığınmaya çalışırım. Ben buyum, sen bunu sevdin ve yine sen; bunu terk ettin. Hızla geçen günler hiç de hızlı gelmiyor yaşarken, bir kez hataya düşen insan bir başka hataya atlar mı, doğru yolu bilen insan diğer yolu seçerken sonunu hesaba katar mı, emin değilim. Olanlar olacakların garantisi gibi görünüyor. Umursanmayan bir kalp ve geride kalan sayılı atışları. Bir başkasının düşüncelerinde boğulurken bulmak kendini, ve yardım elinin uzanmaması bunlar arasında en ağırı oluyor. Kendimi hazırladığım hayatı yaşamaktan o kadar uzağım ki, hayalini kurmakta güçlük çeker hale geldim. Tüm bunlar üst üste geldiği gün, işte o gün ben tetiği çektim. Kaybolan günlerim, hatta aylarım bir araya geldiğinde bizi tanımlamıyor sevgilim. Bitişimizi insanlara açıklayamıyorum, bundan ziyade b

Neden?

İmtiyazlarım ihtiyaçlarım oldu, neticede intiharlarımı doğurdu . Doğum mucizesi ölüm felaketine dönüştü, her iki seçenek de masadan kalkmış gibi görünüyor. Böyle olmamalıydı ama oldu. Neden oldu? Yaşayan bir varlığım kalmıştı, Neden öldü? Bu aralar çok arada kalıyorum, seçimler beni zorluyor çünkü çoğunlukla ben seçilmiyorum. Bende bırakılanlar ve bende kalanlar olarak ikiye ayrılıyor hayatım ama her ikisi de yaşamaya değer görünmüyor. Böyle bitmemeliydi ama bitti. Neden bitti? Yerli yerinde kalmalıydı her şey, Neden gitti? İyiyim demek kadar saçma, bir o kadar da kapatıcı bir şey yok hayatta. Olmadığını bile bile kendini bir yalana inandırmak, karşındakini kendine katmak ve buna rağmen yalnız hissetmek. Katılanlar bilmeliydi ama bilmezler. Neden bilmezler? İnsanlar sevildiklerini bile bile, Neden sevmezler?

Herkes Bir Kere Gider

Güzel şeyleri öldürmek fazla kolay şu sıralar, kötüleri yaralayamıyorum bile. Olup bitenler benden bağımsız gerçekleşiyor ve ben hayatım üzerindeki kontrolümü sorguluyorum. Giden gidiyor, içimde kalanlar beni derinlere çekerek boğuyor. Konuşmak kolay, anlatmak her şeyden daha zor geliyor. Mutluluktan bir yudum almış birini mutsuzlukla boğmak adil gelmiyor bana. Adaleti sağlayacak gücüm yok ve bundan olacak ki adil olanı tadamıyorum bir türlü. İçimde boşalan şeylerin hissi henüz taze, aldığım tavsiye ise hep zaman üzerine. Zaman taze acıları küflendirmekten başka bir şeye yaramıyor oysa, niye kendimi ait hissettiğim yerde bulamıyorum? Soğuk terler havuzunda yüzüyorum, her yerim titriyor. Anılara odaklandığım için havuzdan çıkamıyorum. Yakmasan canımı olmaz mı? Hissiz kalacağımı biliyorum, felç gibi bir şey bu. Beni gitmekten alıkoyan bir tane bile sebep yok ve bu kalmamın en büyük sebebi oluyor. Umutlarım tükeniyor da neden sürekli yeni umutlar üretiyorum? Durdurup geri sarmak istediği

Müzik

Piyano çalıyor Ve çalınıyor tüm piyanolar Kapılıyorum Müzikle ritimlendi kalbim Notaların arasında salınıyorum Durmaya niyeti yok gibi Benim de yavaşlamaya Sürükleniyoruz Beraber Bir uzun bir kısa Biraz hüzün birer nota Kalın ve incedeki ahenk Her notada ayrı bir renk Değişen şeyler var Ve Değişmeyenler Ruhum beslenir Doymaz asla Tok ve açtaki ahenk Tuşlarda iki farklı renk Duyuyorum Hissediyorum içimde Susuyor bir an Ama bu bitişin habercisi değil Biliyorum çünkü dinledim Parmaklar ve zihindeki ahenk Günlerde iki benzer renk Biri gece Diğeri Gündüz Tek biri bitse Adı olmaz diğerinin Müzik dursa Devamı gelmez şiirlerin Değerini bilin Müziğin Bırakın çalsın kafanızda Düşüncelerle susturmayın Çünkü düşünceler Yalnızca müzik varsa hayalden doğar Hayal olmasa düşünce Zihin olmasa parmaklar Gece olmasa gündüzler Siyah olmasa beyazlar Müzik olmasa insanlar İzin verin Ritim

Değişmiyor

Eteklerinden dökülen gözyaşlarını tutmak istiyorum. Kalbin ısınsın ellerimin arasında sevgilim, derinle derinden bir yakınlığım olmasa da olur. Kalmadan gitme ne olur. Sevdiğim her bir yanın dönüyor, bende durmuyor ve durmazsa kırılır. İçimden gelen her şeyi duysaydın aklımdan geçen hiçbir şeye karşı çıkmazdın. Bilirim. Bir sabah çektin gittin halimi sormadan, hatrımdan kalanları toplayıp beni kendimde  bırakmadan. İlişemiyordu ellerim gözlerinin derinliklerine ve ben... Ben ölümlü yaşamları tadıyordum. Kulaklarımda yankılanan sesinin kaybolmasına ramak kaldı sevgilim. Bağır bir kez daha bana, beni bitirebilirsin ama kendini bende asla. Doruğumdan düşüyoruz. Tut elimi sevgilim. Beni bu hayattan alırsın ama, aşkını benden asla. Asla sevgilim. Sevdiğim. Sevdiğini bilemediğim her gün için bir mum yakıyorum. Işıklar içinde git, ben seni bekleyeceğim. Teşekkür ederim. STK

Alışın

Kırılan şeylerin kendini onarması her zaman kişinin iyileştiğinin bir göstergesi olmuyor malesef. Yapılan her yanlış insanın gölgesinde kara bir işaret bırakıyor, bu işaret gölgeyle beraber takip ediyor insanı. Görünmeyen o kadar çok şey var ki insana zarar veren, işte sırf bu yüzden sorunu aramak körleştirebiliyor beni. Gözkapaklarımın altında yatan onca hüzün gözden düştüğünde basit su damlaları gibi görünüyor. Oysa her biri bardaktan taşan damlaları serebiliyor dolu gözlerimin önüne. Bir şeyleri daha net görebilmek için bazı şeyleri gözardı etmek hepsinin üstüne bambaşka, acınası hüzünler yığını olarak çökebiliyor. Hem her şeyi nasıl göreyim ki ben, iki gözümün arasında kalanı bir başkasının aynası olmadan göremezken? İhtiyaç duyduğum kişilerin çöpü olduğumu bilmek tüm benliğimi ateşin içine atma isteğini doğurabiliyor bedenimde. Kuşlar uçuyor, çiçekler kopuyor ama insanlar neden kuş yerine çiçeği seçiyor da benliklerini günden güne eksiltiyorlar anlamış değilim. Kopan bir lale yapr