Skip to main content

Posts

Showing posts from May, 2014

Geçiştirme kahvaltı

Boş bulduğum ilk masaya oturdum, etrafıma bakındım. Oradaydı işte, bir kez bile gözlerinin içine bakamamama rağmen şu dünyadaki en güzel gözlü kadın. Bardağından anladığım kadarıyla çok olmamıştı buraya geldiğinden, çayını söylediğinden beri. Her sabah olduğu gibi simidini almış, çayının sıcaklığı ve kitabının yakınlığı ile geçiştirme kahvaltısını yapıyordu. Fazla dikkat çekmeden garsona kahve istediğimi fısıldadım. Sonra o acı ama gerçek şaka cümlesini duydum içimden: "Seni gözünün önündeyken farketmedi, etrafı süzerken mi farkedecek?" Gülümsedim. Buruk olanlardandı sanırım. Gelir gelmez kahvemden bir yudum aldım, fazla sıcaktı kahve, içimdeki soğuklukları alıp götürmeye yetmese de havanın soğukluğunu giderebilmişti bir nebze. Kafamı tekrar çevirdiğimde hesabı istemek için kalkan elini gördüm. Ne kadar güzel elleri vardı, hani şu hiç tutamadıklarım. Sonunda günün en kötü kısmına gelmiştik, kahvaltısını tamamladığı; benimse farkedilmemek için biraz daha uzun oturmak zorun

Güneş

Doğdu güneş gökyüzünün bir köşesinden, aydınlandı yer yüzündeki rutubetli ev. Kadın kalktı yatağından, baktı saate; saat 8'i geçeli 1-2 dakika olmuştu, buğulu saat camından tam göremese de vaktin geldiğini anlamıştı. Kapının hemen arkasında bavulu hazırdı, kaptığı gibi paltosuna yöneldi. Ayağının değdiği ahşap gıcırdayınca kadın hareketini hemen kesti. Kimse farketmemişti anlaşılan o derin sessizlikteki tahtayı. Herkes derin uykusuna devam ederken, kadın kapıyı araladı usuldan. Ayakkabılarını giydiği an özgürdü. Evden 1 adım bile uzaklaşmamış olmasına karşın özgürlüğün kokusunu doldurdu ciğerlerine. Tam 12 yıl olmuştu o eve ilk adımını atalı. Gencecikti, hayattan beklentisi bol; karşılaştığı az olan bir insandı. Yıllar beraberinde götürdü beklentileri. Her geçen yıl listedeki maddeler azaldı bir bir, maddelerle bir bir azaldı kadın... Evlendiği adam pek de beklediği gibi çıkmamıştı aslında. Her genç kız gibi kültürlü, konuşmasını bilen, mutlu edebilecek (ve tabi paralı) birini is

Saçlar, mavi gözler

Rüzgar yılların ağarttığı saçlarını arkasına gönderiyordu adamın. Arkasında bıraktığı onca derdinin yanına, saçları da ekleniyordu. Henüz otuzlu yaşlarında, çoktan yorulmuş bir insandı. Tek düşündüğü kendisi, tek derdi geçmişiydi. İnsanlarla pek de iyi anlaşamazdı aslında, çok tartışırdı ve çoğu tartışmayı kazanmasına rağmen kaybederdi. Belki haklı çıkardı, ama o tartıştığı kişiyi kaybederdi. Mutsuzdu bu yüzden, ne bilirse bilsin susmayı bilmezdi. Rüzgarın dindiğini hissettiğinde, nihayet saçlarının durulduğunu hissetti. Dağılmışlardı, kafasındaki onca derdinin yanına; saçları da eklenmişti. Pek insan sevmezdi adam, kaybettiklerine üzülmesi şöyle dursun, aslında kendi ırkından pek de hoşnut değildi. Bulunduğu sokaktan sağa döndü, karşısına çıkan ilk bara girdi. Taburesine oturup barmene işaret yaptı: "Aynısından." İçkiyi aldı, saçlarını düzeltti, aklına mavi gözleri getirdi. Hayır, kendisinin değildi mavi gözler; bir başkasınındı. Saçlarının da eklendiği büyük dert al