Skip to main content

Ay Gibi

Kimileri içindeki karanlığı göremez, kimileri kendisinin gölgeden ibaret olduğunu bilemez... Işıklarla dolu dünyanın ışıksız bir yerlerinden yazıyorum bunu. İçimdeki bitmek tükenmek bilmeyen umut ışığının yanısıra, etrafımda hiç aydınlığa rastlayamadığım bir yer.

İnsanlar hep yolun sonunu, tünelin sonunu bulmak için bir işarete ihtiyaç duyar. Birini sever, ondan bir ışık bekler. Birinden nefret eder, kavga için ondan bir sinyal bekler. Ve bulamadıklarında, karanlığa düşerler. Aslına bakarsak her karşılık vermeyen ışıksız sayılmaz, onlar bize biraz da karanlığı yansıtırlar.

Karanlığı yansıtmak da neymiş, saçma konuşma demeyin; karanlık da kolaylıkla yansıtılabilir. Nasıl ki ay, güneşten gelen ışığı bize yansıtabiliyorsa, bazı insanlar içlerindeki karanlığı dışlarına kolaylıkla yansıtabilir. Karanlığı gören korkuya kapılır, ne yapması gerektiğini bilemez, karanlığı yansıtanınsa umrunda olmaz; o etrafındaki ışıkları yakalayabilme umuduyla koşmaya devam eder.

Sizi sevmeyen de karanlığı yansıtır dedim, doğru. Siz gökyüzündeki milyarlarca yıldızdan birinin yanına da gitseniz, o, gökyüzündeki parlaklığı ve inanılmaz görüntüyü umursamaz. Yeryüzündeki ışıkların peşinde koşmaktan yorulan o kişi, soluklanmak için de olsa milyarlarca ışığın toplandığı yukarıya bakmaya tenezzül etmez. Siz her ne kadar ışık yansıtırsanız yansıtın, biri için ay değil de güneş konumunda olursanız; yani bakılamayacak kadar parlaksanız, o kişi yeryüzündeki fenerlerin peşinde dolaşmaya devam eder.

Şu dünya o kadar garip ki, kimin yıldız, kimin güneş, kimin ay, kimin fener olduğunu anlamaya çalışırken kolaylıkla kör olabiliyorsunuz. İnsanlara yansıttıklarımızdan o kadar habersiziz ki, kendimizin bile ne olduğunu bilemiyoruz. Biz biri bizi sevsin diye cisimden cisime atlayıp, onunsa aynı kalmasını istiyoruz.

Ne yazık ki:

"Bize karanlığı yansıtanlar, ay gibi parlak değildi..."

STK

Comments

Popular posts from this blog

İntiharlar

Zihnim ince bileklerimde toplanıyor, gün ağardığı sürece Her gece yeni bir hesaplaşma, yeni bir yüzleşme Bir adım uzaklaşamadan kaçmak kendimden, yoruyor beni Bir adım yaklaşamadan sevmek seni, özlemek seni Bu cümbüşün sorumlusu benim, bu kargaşanın sebebi Tüm bu kelimeler, birinin dudaklarından döküleceklerin esiri Zaferin ardında gizlenen kaybetme korkusu Güvenin yok ettiği korkuların yanlış bilinen doğrusu Işıklar doğrudan bakıldığında o denli parlak değilmiş Denir ki seven gitmez, bekleyen beklemekten vazgeçmezmiş Bir anlık kararla atılan toprak kimseyi boğmaz Ömürlük hayaller gömülse de çürümezmiş Her gelene değişen insanda kararlılık aranmaz Her geleni değiştirense gerçekten sevmiş olmaz Kabullen, her çiçek senin istediğin gibi kokmaz Ama kimse de bir çiçeği kökü için koparmaz İnsan istediğini sevmez, sevdiğini ister Sahip olduğu her şeyi verir, onda olmayanı ister İnsan git diyende kalır, kal diyenden gider Bir aşığın defterinde ölümün her hali geçer Kim...

21 yaş

rutinlerim var bazı evvelden elimi sürmediğim değiştim ama geliştim cam misali çatlak can misali bitiğim kefenim tam olmuyor üstüme olsun seneye de giyerim nasıl olsa büyür ölüler büyür de sığmaz mezara toprak kokusu işte o zaman rutin gelir insana yeryüzüne taşmış bir ceset yürür durur taşlar arasında bir elimde bir boynuz diğerinde kumlar akar akar akar cildim güneşten korkar nefeslerim var bitmemiş ciğerim acıyla dolar dolar dolar dolar boğulur mu ölüler kırılır mı taşlar bu vakitten sonra beni senin gülüşün paklar şehrinin dışında bir hayat var olduğun yerde bir ölü acaba  ölüler şiirlerini hangi mezar taşına yazar uzak dağdan bir zihin aklına gelir yumruğunu sıkar beni anar o zaman yazarım şiirimi kendi taşıma o zaman kazarım mezarı kendi başıma kefenim küçük gelir yırtarım döner bakarım kendi yaşıma 21 yaş süzülür yanaktan işte o zaman karışırım nefesi olanların arasına ...

Seçim

Acı damarlarımda geziniyor, pıhtılaşması tek kurtuluşum. Duracağı yok bu hissin, iliklerimde titremeler seziyorum. Ölümüm hayat sıvılarımı kaybımdan değil kazanımımdan olacak. İstemsizce doğruluyor bedenim, kaçmak için koşuyorum. Koştukça yoruluyor koştukça damarlarımdakine ihtiyaç duyuyorum. Acı; acı arttıkça damarlarım genişliyor. Sanırım bedenimi ele geçirecek. Kendi parçamın beni paramparça edebileceğini düşünemedim. Tecrübesizlikten olacak ki sezemedim. Her an yığılabilirim bir yere, kalkmayacak oluşum bana zaman kazandırabilir. Sanırım hayatımda ilk defa bir şeyden kaçınırken hareketsizlik benim için zamanı durdurabilir. Hislerim paylaşılmak için fazla acımasız, saklanmak içinse fazlasıyla acılı. Kollarımın hakimiyetini kaybediyorum, gözlerim kararıyor aniden. Birilerini, bir şeyleri bulmalıyım etrafımda. Yakınımı kolluyorum; tek bulduğum ele geçirilişim. Çaresizliğim davranışlarıma yansıyor olacak ki güç alıyor diğerleri. Duygular acıyla harmanlanınca, kaybediş bu kadar ke...