Skip to main content

Hoşçakal

Konuşulacak fazla bir şey kalmayınca daha fazla konuşurum. Hissedilecekler bittiğinde daha çok hissederim. Gidilecek bir yer kalmadığı zaman daha uzağa koştururum. Artık daha fazla bitemem dediğim zaman yine sana sığınmaya çalışırım. Ben buyum, sen bunu sevdin ve yine sen; bunu terk ettin.

Hızla geçen günler hiç de hızlı gelmiyor yaşarken, bir kez hataya düşen insan bir başka hataya atlar mı, doğru yolu bilen insan diğer yolu seçerken sonunu hesaba katar mı, emin değilim. Olanlar olacakların garantisi gibi görünüyor. Umursanmayan bir kalp ve geride kalan sayılı atışları. Bir başkasının düşüncelerinde boğulurken bulmak kendini, ve yardım elinin uzanmaması bunlar arasında en ağırı oluyor. Kendimi hazırladığım hayatı yaşamaktan o kadar uzağım ki, hayalini kurmakta güçlük çeker hale geldim. Tüm bunlar üst üste geldiği gün, işte o gün ben tetiği çektim.

Kaybolan günlerim, hatta aylarım bir araya geldiğinde bizi tanımlamıyor sevgilim. Bitişimizi insanlara açıklayamıyorum, bundan ziyade bitişimi sana anlatamıyorum. Kayıp hissediyorum her geçen gün sanki bir kıvılcım yakmış gibi tüm limanlarımı, bir kara parçasına kulaç atarken derin sularda gözden kayboluyorum.

Gökyüzündeki bulutların geçişi gibi geçiyor  zaman, ben bir kez yağmur olup yere düşemiyorum. Kurak topraklarında kurumuş gitmişim hayatın, üzerime düşecek son bir damla için kafamı göğe kaldırıyorum. Bilmezsin ne fırtınalar kopar içimde, ne dalgalar vurur kıyılarıma. Sen çekip gidersin sadece, ben kurur giderim güneşin alnında.

Yüzünden gülümseme düşmesin hiç, hayatından neşe eksik olmasın. Benim gülümsemem düşeli çok, senden eksik olalı pek zaman oldu. Olur da birini bulursan hayatını paylaşacak, benim payımı onunla harcamamanı senden özellikle rica ediyorum. Kendine iyi, bana da son bir kez bak lütfen. Gelişinden, gidişinden ve en çok da kalmayışından öpüyorum. Unutma ki seni her daim sevdiğim gibi hala çok seviyorum.


STK

Comments

Popular posts from this blog

Seçim

Acı damarlarımda geziniyor, pıhtılaşması tek kurtuluşum. Duracağı yok bu hissin, iliklerimde titremeler seziyorum. Ölümüm hayat sıvılarımı kaybımdan değil kazanımımdan olacak. İstemsizce doğruluyor bedenim, kaçmak için koşuyorum. Koştukça yoruluyor koştukça damarlarımdakine ihtiyaç duyuyorum. Acı; acı arttıkça damarlarım genişliyor. Sanırım bedenimi ele geçirecek. Kendi parçamın beni paramparça edebileceğini düşünemedim. Tecrübesizlikten olacak ki sezemedim. Her an yığılabilirim bir yere, kalkmayacak oluşum bana zaman kazandırabilir. Sanırım hayatımda ilk defa bir şeyden kaçınırken hareketsizlik benim için zamanı durdurabilir. Hislerim paylaşılmak için fazla acımasız, saklanmak içinse fazlasıyla acılı. Kollarımın hakimiyetini kaybediyorum, gözlerim kararıyor aniden. Birilerini, bir şeyleri bulmalıyım etrafımda. Yakınımı kolluyorum; tek bulduğum ele geçirilişim. Çaresizliğim davranışlarıma yansıyor olacak ki güç alıyor diğerleri. Duygular acıyla harmanlanınca, kaybediş bu kadar ke...

İntiharlar

Zihnim ince bileklerimde toplanıyor, gün ağardığı sürece Her gece yeni bir hesaplaşma, yeni bir yüzleşme Bir adım uzaklaşamadan kaçmak kendimden, yoruyor beni Bir adım yaklaşamadan sevmek seni, özlemek seni Bu cümbüşün sorumlusu benim, bu kargaşanın sebebi Tüm bu kelimeler, birinin dudaklarından döküleceklerin esiri Zaferin ardında gizlenen kaybetme korkusu Güvenin yok ettiği korkuların yanlış bilinen doğrusu Işıklar doğrudan bakıldığında o denli parlak değilmiş Denir ki seven gitmez, bekleyen beklemekten vazgeçmezmiş Bir anlık kararla atılan toprak kimseyi boğmaz Ömürlük hayaller gömülse de çürümezmiş Her gelene değişen insanda kararlılık aranmaz Her geleni değiştirense gerçekten sevmiş olmaz Kabullen, her çiçek senin istediğin gibi kokmaz Ama kimse de bir çiçeği kökü için koparmaz İnsan istediğini sevmez, sevdiğini ister Sahip olduğu her şeyi verir, onda olmayanı ister İnsan git diyende kalır, kal diyenden gider Bir aşığın defterinde ölümün her hali geçer Kim...

Kendime Sır

Bağıra bağıra gülmek içten ağlamaların dışavurumudur. Ne acıdır ki, gülmekten oluşmuyor göz kenarlarımızdaki çizgiler. Yahut alnımızdaki kırışıklıklar güneşe bakamamanın bir sonucu değil. Her ikisi de gecenin en yoğun saatlerinde sigara dumanından yanmasın diye gözlerimiz, ve duymasınlar ağladığımızı diye yer ediyor yüzümüzde. Gözyaşı tutmak kişiliklerimizden çok kaslarımızı geliştirse, hepimiz en güçlü olmaktan yorulmak yerine en güçlü çehrelere sahip olurduk herhalde. Uzun soluklu bir kahkahanın bizi soluksuz bıraktığı bir günü görme isteği, kısa süreli mutlulukların bize nefes aldırmaktan başka bir halta yaramıyor olmasından kaynaklıdır belki de. Kötü rüyalardan uyanmak bile insanı mutsuz ediyorsa asıl kabusu sabahın ilk ışıklarıyla başlıyordur onun. Hayalimizdekilerden yara almayacağımızı bilmek ve gerçeklerin açtığı yaraları görememek bizi uykuya bağımlı hale getiriyor olmalı. Bazen yere yüzüstü gömülüp saatlerce öyle kalmak istiyoruz. Kendi avuç içlerimizi kendi tırnaklarım...