Skip to main content

1998

Bugün fırçamız, gelecek tuvalimiz ve geçmiş eserimiz. Fırça darbeleri bir bir geçerken resmin bütününü görmeye uğraşırız. Parçalardan bütüne gitmeyi değil de bütünden bütüne parçalanmayı seçeriz. Umutlarımızı tüketiriz, sevinçlerimizi tüketiriz, gözyaşlarımızı tüketiriz. Tüketmek için yaşayan, üretmekten aciz birer sanatçıyız hepimiz.

Gözlerimizi ilk açtığımız andan son kez kapatacağımız ana kadar her şeyi kaydeder, geçmişimizi düşünürken sürekli tekrara düşeriz. Ne vahimdir ki kıymetini gitmeden anladığımız tek bir şey bile yokken kıymetli olan her şeyi tozlu sayfalar içinde çürümeye terk ederiz.

Kederimizi görkemli çerçevelerde sunar, özlemimizi çerçeve izi duran duvarlara bakarak gideririz. Titrek ellerden düşen birkaç kelimeye bağlarız hayatımızı, sarsıldıkça garipseriz. Sağlam bir temele dayanmayan her şey toprağın altına gömülmeye mahkumken biz temellerimizi kumdan kaleler gibi dalgaların merhametine bırakırız engin deniz kenarlarında. Haliyle geçmiş yıkıldığında, hepimiz öylece kalırız ortada.

Anılarından başka hiçbir şeye sahip olmayan, yenilerini yaratmaktan aciz olan birer cenaze gibiyiz. Kalelerimiz dönerken mezarımıza, taşımızda yazar geçmişimiz. Birbiri ardına iki yıl yazar ortada, altındaysa bu cümle:


“geçmişi şimdiden çok severdi. bu yüzden öldüğünde zihni tarih değil, toprak oldu bedeni.”

Comments

Popular posts from this blog

Kaldım

Hızlı dönüşlerden savruluşlarım Bir kendim varım, bir de bildiğim savaşlarım. Eskisinden güçsüz, masum yakarışlarım Bir yaz günü bulutlarda asıldım kaldım Değişmeyen ne varsa değiştirdim Bitirdim ısrarla bitmeyenleri Yanılsamalarla dolu bir gemiyi, ben batırdım Bir yaz günü göğe takıldım da kaldım Tenimde hissettiklerim kokulara karıştı Ellerim titredi ve sabitliğe sıkıştı Bedenim bu gidişata bir hayli alıştı Bir yaz günü maviliklerde oturdum da kaldım Denizin tuzunu aşığın sazına çaldım Dalgaların teri ayalarımdan aktı Rüzgarları deniz kabuklarından topladım Bir yaz günü sularda hiç dinmeden kaldım Güneş battı ben gölgemden oldum Gündüz bitince geceden soğudum Bir kaşık suyu ümidimde boğdum Bir yaz gecesi yıldızlara düştüm de kaldım STK

yaşıyorum

Öğreniyorum, zamanla birçok şeyi öğreniyorum. Hep karamsar yazıyor, hep karamsar yaşıyorum; yeri geliyor mutluluğu, yeri geliyor özlemi de öğreniyorum. Büyüdükçe bildiklerim artıyor, sorularım azalıyor. Merak duygusunu kaybetmeyi de öğreniyorum, bir sonraki öğreneceğim şeyi de merak ediyorum. Yaşamayı layıkıyla yerine getiriyorum sanıyor, bazen de yapabileceklerimin sınırı olmadığını düşünüyorum. Her şeyi bilmiyorum, ama her bilgiye sahipmişim gibi davranıyorum. Bir şekilde yaşıyorum işte. İstemli ya da istemsiz, yaşadıkça bir şeyleri tecrübe ediniyorum. Ölümü tadana kadar hayatla ilgili her anı yaşamak istiyorum. Kimi zaman fedakar, kimi zaman bencil bir çocuk edasıyla yaşıyorum. Başkaları için yaptığım her şeyi kendime pay biliyor, karşılıksız yardımlarımın karşılığını da ısrarla bekliyorum. Rutinlerden kaçınmaya çalışıyorum, bir günüm bir günümü tutmasın diye uğraşırken günlüğüme aynı şeyi iki kez söylediğimi fark ediyorum. Sıradanlaşmaktan korkuyorum. Tahmin edilebilir olmaktan k

Bakarsın

Öylesine biri gözlerine, sen gözünün içine; Hoşuna giden kişi saçlarına, sen saçının her teline, Bakmak için bakan biri dudaklarına, sense dudağındaki çizgilere bakarsın. Diğeri alıp götürür sevdiğini, Sen gidişine bakarsın... STK